Rekabet, piyasa ekonomisinin ayrılmaz bir parçası. Rekabetin olmadığı bir ekonomide etkin bir üretimden ve bölüşümden bahsetmek mümkün değil. Bu nedenle devletin en temel görevlerinden biri piyasada rekabetin arttırılmasını sağlayacak önlemler almak. Rekabet Kurumu bu doğrultuda 1997 yılından beri hizmet veriyor. Ama rekabet kültürünün topluma yerleşmesi gerek. Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarına da ihtiyaç var. 2002’de kurulan Uluslararası Rekabet ve Teknoloji Birliği (URTEB) bu amaca hizmet ediyor ve gençlerden başlamak üzere tüm toplumda rekabet kültürünün yerleşmesi için çalışıyor. Özellikle istihdam piyasasındaki sıkıntıları hedef alarak gençlerin iş yaşamına adaptasyonu için diğer STK’larla projeler yürütüyor.
Öbür taraftan küreselleşmiş bir Dünyada rekabeti sadece ulusal piyasalar çerçevesinde düşünmek ise büyük bir hata olur. Rekabeti uluslararası ölçekte ele almak ve kıyaslama yapabilmek gerekli. Küresel çerçevede bir kaç kurum ülkelerin rekabetçilik düzeylerini ortaya koyan endeksler hazırlıyorlar. Bu endekslerde ülkenin makroekonomik istikrarı, alt yapı ya da teknolojik yatkınlığı gibi birçok faktörü hesaba katıyorlar. Bu endekslerin odaklandığı nokta toplam faktör verimliliği yani ekonomik büyümenin üretim faktörleri ile açıklanamayan kısmı. Ya da daha açık bir ifade ile emek ve sermayenin nasıl daha etkin bir araya gelerek çıktıyı oluşturduğu.
Küresel rekabetçilik endeksleri birçok istatistiksel veriyi ve yönetici anketlerini kullanıyor. Üstelik ülkeleri endeks rakamlarına göre sıralıyorlar. Bunlar içinde en bilinenleri Dünya Ekonomik Forumunun ve Uluslararası Kalkınma Yönetimi Enstitüsü(International Institute for Management Development, IMD)’nün yayınladığı endeksler. Dünya Ekonomik Forumu rekabetçilik endekslerini en son 2019 yılı için yayımlandı. 2020 yılında olağanüstü şartlar nedeniyle yayımlamadı. Onun yerine ülkelerin dönüşen ekonomik sisteme ne kadar hazır olduklarını inceleyen özel bir rapor yayımladı. 2021 verileri ise Aralık ayında yayımlanacak.
Diğer bir kurum, IMD, 2021 Rekabetçilik Raporunu birkaç ay önce yayımladı ve Türkiye açısından sonuçlar çok çarpıcı. Rekabetçilik endeksinde Türkiye 2020 yılına göre 5 sıra gerilemiş. 64 ülke arasında 51. sırada.
Alt endekslere baktığımızda durum daha çarpıcı . Ekonomik performans, altyapı ve iş ortamı alt endekslerinde Türkiye 46. sırada yer alırken hükümetin etkinliğinde 60. sıraya yerleşmiş durumda. Keza sıralamamızın bu kadar düşük olması ise kurumsal çerçevedeki yetersizlikten kaynaklanıyor. Kurumsal çerçevede sıralamamız 62. Bu sıralama kurumsal yapılarda olan eksikliğimizi ortaya koyuyor. İstihdam piyasasının etkinliğinde ise 60. sıradayız. İstihdam piyasasının yeterince esnek olmaması bu tarz raporlarda sürekli karşımız çıkıyor.
IMD Türkiye raporunda, Türkiye’nin 2020’ye göre iyi ve kötü performans sergilediği göstergeleri de sıralamış. Türkiye 2020’ye göre sabit sermaye yatırımının büyümesi, iş dünyasının ARGE harcamalarındaki artışlar, internet kullanımının yaygınlaşması gibi alanlarda iyileşme göstermiş. Ancak istihdam, şeffaflık, merkez bankası politikaları, adalet ve bürokrasi gibi alanlarda ise kötü bir performans sergilemiş. Ayrıca rapor Türkiye ile ilgili risk faktörlerini de sıralamış. Bunlar arasında makroekonomik istikrarsızlar, politik ve jeopolitik belirsizlikler, adalet sisteminde aksaklıklar öne çıkıyor.
Bu endeksler ve raporlar politik ya da yanlı bulunabilir ancak bize bir fotoğraf çekiyor. Üstelik raporlarda yer alan aksaklıklar hepimizin malumu… Yani bu raporlar bir nevi eksikliklerimizi bizim önümüze diğer ülkelerle karşılaştırarak koyuyor.
Nitelikli, kapsayıcı bir ekonomik büyüme ve kalkınma için rekabetçi bir ekonomi şart. Peki, bunun için ne yapabiliriz? Öncelikle; makro ekonomik, kurumsal ve yapısal çerçeveyi iyi kurgulamadan rekabetçilikten bahsetmek zor. Rekabetçiliğin yeniden sağlanması için içi boşalan kurumların yeniden yapılandırılması, işgücü piyasasında esnekliğin arttırılması, eğitim ve adalet alanlarında reformların tamamlanması gerek. Bunlar uzun vadede dönüşü olacak önlemler ama bir yerden başlamak şart. Unutmayalım uzun dönem, kısa dönemlerin yan yana gelmesinden ibaret…